GAZİANTEP İL MEM ARGE

"Edebiyatçılar Geçiyor" Projesinde Vefa Teması İşlendi



Edebiyatçılar Geçiyor projemizde bu ay VEFA teması ile öğrencilerimizin yazmış oldukları güzel eserler

 

VEFAYA VEFASIZLIK

Bir insan düşünün, karşılıksız iyilik yapan. Hayal gibi değil mi? Kim böyle bir şey yapar ki? Günümüzün şartları bize iyilik yapmayı yasaklıyor sanki. Bu yasağı çiğneyen çok az insan kaldı. Biz insanlar iyiliği, sevmeyi, saygıyı, vefayı, güzel duyguları öğrenmemiz gerekirken kötülük ve çıkar peşinde adeta bir sporcu gibi koşar olduk. Biriniz bana söyleyin, bu insanlık ne ara bu hale geldi? Bizi böyle yapan nedir? Belki de sorun biziz. İnsanlık, çıkarı için kim var kim yoksa ezip geçiyorken sorunu dışarıda aramak saçma olur. Çıkar dediğimiz bu kavramın zihnimizden sildiği bir sürü kavram var ve yakın zamanda bütün bu kavramları dilimizdeki varlığına da son vereceğiz. Birlikte huzur içinde yaşamak için muhtaç olduğumuz saygı, ezeli ve ebedi olan aile ve en büyük ihtiyacımız olan sevgi gibi kavramları zihnimizden sildik. Bu kavramlardan biri de çoğu cümle öznelerinin kaldıramadığı, her insanın taşıyamayacağı kadar ağır olan zihnimizdeki ve dilimizdeki varlığını vefasızlığa bırakan vefa kavramı.

 

İnsanlığın ne olduğunu dahi bilmediği bu asil kavramın varlığını yitirmiş olması insanlığın yediği en büyük darbedir. Maalesef insanlık bu ağır darbeden sonra kendini toparlayamamış ve kamburlaşmıştır. Bu sebeptendir ki hayatla olan mücadelemize bir sıfır yenik başlamak zorunda bırakıldığımız aşikârdır. Bu mücadelede saygı, sevgi, huzur, aile, vefa gibi önemli silahlarımız düşmanlarımız tarafından el konulmak sureti ile toplanmıştır. Bizi silahsız bırakan düşmanlarımızın vefa cephesinden çok ağır bir darbe vurmasıyla tüm gücümüzü kaybettiğimizi görüp adeta bir iç savaş çıkarırcasına birbirimize müdahalede bulunmaya başladık. Bu kadar mühim olan vefa kavramının aramızdan ayrılması bizi çok sarsmış olsa da ayağa kalkacağımıza hala inananlar mevcuttur. Vefa cephesinin düşman işgalinden temizlenip derhal insanlığa teslim edilmesi gerekir. Bunu başarmak için vefa kavramının zihnimize tekrar yüklenmesi elzemdir. Bunu başarabilirsek insanlığın içinde bulunduğu durumu atlatıp mücadelesine saldırı pozisyonunda devam etmesi sağlanacaktır ve başarı kaçınılmazdır. El ele gireceğimiz mücadelede kaybetmemiz olası durumlar içinde mevcut değildir. Peki, nasıl bu kavramı zihnimize yükleyeceğiz? Vefa kavramının ne olduğunu biliyor muyuz? Bu kavramın aramızdan göçeli ne kadar oldu? Ne kadar çok soru var. İnsan bu kadar soru içerisinde sıkışıp kadıysa ne yapabilir ki? Yaratılmışların en güzeli ve en yücesi olan insan, atlatamayacağı bir durum içinde bırakılmayacağının sözünü Allah'tan almıştır. "Allah insana kaldıramayacağı yükü yüklemez." (Bakara, 2/286) İşe vefa kavramının ne olduğunu öğrenmekle başlanmalı. Peki, nedir bu vefa denen kavram? Vefa; unutmamak, hatırlamaktır. Vefa; kötülüğe rağmen iyilik, yanlışa rağmen doğruluktur. Vefa, gönülleri kirinden arındıran nurdur. Vefa; vicdan, gönüllerdeki iman, karşılıksız iyiliktir. Vefa, kemâli bulan insandır. Vefa, bugün için değil yarın için yaşayandır. Vefa; yardımlaşmak, yaratılana yaratandan ötürü değer vermektir. Vefa, samimiyet duygusudur. Vefa; zorda olana uzatılan el, ateşler içinde yatan çocuğunun başında bekleyen annedir. Vefa; mutluluk, saygı, huzur, aile, dosttur. Vefa, İstanbul'da semt ismi değil güzel insana açılan kapının anahtarıdır ve çok uzun zamandır vefasız olan bu dünya bu anahtara muhtaçtır. Hayatın her alanında vefaya yer verilmeli, vefa kelimesine verdiğimiz önem hem manevi hem fiziksel olarak artmalıdır. Vefa kelimesine biçtiğimiz değer, giydirdiğimiz elbise hak ettiği yerde değildir. Şiir avcısı Fuzuli'nin de dediği gibi "Vefa her kimseden kim istedim ondan cefa gördüm/Kimi kim bivefa dünyada gördüm bivefa gördüm. (Her kimden vefa istediysem ondan cefa gördüm. Kimi gördüysem vefasız dünyada onun vefasızlığını da gördüm.)." Vefa kelimesine biçtiğimiz değeri artırıp geçmişten gelen vefa borçlarımızı ödememiz gerekmektedir. Peki, vefa borçlarımız nelerdir? Kimlere vefa borcumuz vardır? Bu borçlardan nasıl kurtulabiliriz? Size karşılıksız iyilik yapanları hatırlayın, sizin için fedakârlık yapanları hatırlayın. Bunu günümüzde bulmak zor olsa da bulunabilir. Ödememiz gereken mühim borçlardan biri de atalarımıza olan vefa borçlarımızdır. Geçmişte hayatları pahasına bizim için fedakârlık yapmışlardır. Tarihimizde bunun örnekleri çoktur. Bunu yazmaya kalksak kâğıtlar yetmez, hiçbir kalemin mürekkebi dayanmaz. Çanakkale'de can veren dedelerimize, yıkılmaz denen surları yıkan Fatih'e, devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e, Şahinbey'e, Şehitkamil'e vefa borçlarımızı ödememiz gerekmektedir. Onlara olan borcumuzu ödeyemesek de onlara yakışır şekilde davranarak ruhları şad edilebilir. Bunun yanı sıra dostlarımıza olan borçlarımızı ödememiz gerekmektedir. Onun ödenmesi de ancak karşılıksız iyilik yaparak mümkün olacaktır. Dostluklarımıza özen gösterilmeli, aramızdaki maneviyatın yerini çıkara teslim edilmemelidir. Gönül bağlarımız zedelenmemeli, güçlenmelidir. Dostluklarda güven artmalı, yalan yok edilmelidir. Gerçek dostlukların temelini oluşturan bu unsurlar uygulanmadıkça dostlukların yerini çıkar ve yalan alacaktık. Gerçek dostluklar insanlığın huzurunu oluşturan yapı taşlarından biridir. O nedenledir ki dostluklara önem verilmesi bir hayli elzemdir. Güzel dostluklar aynı zamanda vefa kavramının da yapı taşlarıdır. Aynı zamanda öğretmenlerimize de bir hayli vefa borcumuz vardır. "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum." diyen Hz. Ali'den, "Oğul, beni kır ama Şeyh Edebali'yi kırma." diyen Osman Gazi'den tutun da başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk'e kadar vefa borcumuz hayli kabarmıştır. Öğretmenlerimize gereken özen gösterilmeli, emeklerini boşa çıkarmamak için çaba gösterilmelidir. Üzerimizdeki emeklerinin karşılığı olarak yüksek yerlere gelinerek onlar gururlandırılmalıdırlar. Onlara olan vefa borcumuz ancak bu şekilde ödenebilir. Geleceğimiz olan öğretmenler birçok şeyden mühimdirler. Sözün özü vefa kavramına gereken özen gösterilmeli, değeri artırılmalıdır. Günümüz şartları ve modern hayatın bize dayattığı kötü alışkanlıklar, dostluk, aile, sevgi, vefa gibi kavramların varlığına son veren hiçbir şey kabul edilmemelidir. Son derece mühim olan bu kavramlar yaşamımıza tekrar girmelidir. Bu kavramların yaşamımıza tekrar girmesi var olan kötü ve bozuk insanlık düzeninin yıkılması yerine güzelliklerle dolup taşan insanlık düzeninin gelmesini sağlayacaktır. Özellikle vefa kavramına gereken özen gösterilirse güzel bireyler ve toplumlar oluşacaktır.

 

Vefa kavramı insanların nezdinde İstanbul'da bir semt ismi olmaktan çıkıp bu kavramın doğru ve güzel şekilde uygulanması ile doğru insanlık düzenine büyük bir adım atılmış olur. Vefa borçlarının kapatılıp insanların birbirlerine karşılıksız iyilik yaptığı, dostun dosttu satmadığı, anne ve babanın baş üstünde taşındığı dünya daha huzurlu olmaz mıydı? Bunlar mümkün olduğu takdirde insanlar arasındaki maneviyat artacaktır. Maneviyatın artması, insanların çok uzun süredir unuttuğu duyguları hatırlayıp yaşamasını sağlayacaktır. Unutmuş olduğumuz güzel, kötü, acı, sevinç dolu duygularımızın hayata dönmesi ile zihnimizden silinen vefa kavramının da önemi bir hayli artacaktır. Vefasızlaşan bu dünya vefayı epeyce özledi. Son zamanlarda nostaljinin moda olması gibi vefa kavramını da adeta bir haytalık gibi yaymak çok zor olmayacaktır. Ancak başarılı olmanın sırrı istemekten geçmektedir. Yüce Allah nasip etmeyeceğinin hayalini kurdurmazmış. Bazen insan mümkün olmayan düşler de kurmalı. Hayatın ağırlığının altından başka türlü nasıl kalkılabilir ki? Bu sefer başarmak zorundayız. Sen kendini düzelt yeter. Düzelmek zorundayız geleceğimiz için geçmişimiz için.

 

Berk Okan İKİBUDAK


10/C

 

Cumhuriyet Anadolu Lisesi


VEFANIN KIYISINDAN

 

Geri dönüşü yok gibi

 

Bir yokluğu her şeyden daha çok yaşatmanın

 

Dinlenilen şarkıların nakaratında gelen intihar isteği,

 

Bir fotoğrafa saatlerce bakabilmek,

 

Ağlamaklı gözlerle boşluğa bakıp gülümsemek,

 

Bizden bir çok şeyi götürmüş...

 

Aslında birazda bizi biz yapmış gibi

 

Ama ne olursa olsun geri dönüşü yokmuş gibi...

 

Vefamız bize ağır gelmiş de kaldıramamışız

 

Hep ağlamışız da insanlar sussun diye gülmüşüz

 

Biz bir yokluğu var olan her şeyden daha çok yaşatmışız da,

 

Kendi ellerimizle mezarımızı kazmışız gibi... 

 

Yağmurda sokak sokak ıslanmışız da

 

Açan gökkuşağıyla küsmüşüz

 

Şairleri okumuşuz da

 

Kelimeleri yutmuşuz gibi

 

Sevmişiz de

 

Ölesiye nefret etmişiz

 

Bu kadar vefa duyarken

 

Bir anda sonumuzu getirmişiz gibi...

 

 
Betül Sülü

10/C

 

Mehmet Emin Er Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi

 


KÖPRÜ EŞİĞİ

      Hayatını unvanlarla donatmış, donattığı unvanlarla şehir şehir, kasaba kasaba, Edirne'den Iğdır'a, Van'dan Sinop'a, yürek yürek işlemek, kalbe dokunmak için başlamıştı yolculuğa. Amaç, ne para ne puldu. Amaç, bir insana dokunabilmekti. Bir tebessüme kavuşabilmekti.

 

        Dansçıydı, müzikle değil; Ayşe'yle ruhlarını birleştiriyordu. Tiyatrocuydu, seyirciyle değil; Mehmet'le eğleniyordu. Savcıydı, mahkemelerde değil; Hatice Nine'yle çay içiyordu. Yazardı, kağıda değil; kalbe dokunuyordu. Başlamıştı yolculuğa...

 

       Borçlu hissediyordu kendini; Ayşe'ye, Mehmet'e, Hatice Nine'ye ve nicelerine... Vefayı yüreğine saran gördüğü sevgiydi. Oysa biz bakarken görmeyi, dinlerken duymayı unuttuk. Severken sahiplenmeyi, özlerken geçmişi...

 

        Birbirimizi bağlayan köprünün eşiğinde düşmekten değil adım atmaktan korktuk.  Kısaca vefaya düşman olup vefasızlığa dost olduk. Oysa vefaydı geceyi gündüze bağlayan, vefasızlıktı gündüzü karanlığa boğan. Gerçi "Vefa çok ağır bir yüktür. Her insan taşıyamaz." diyen büyüklerimiz anlatmıştı öznelere sığmayan bağlılığı...

 

 İREN TÜRK

9/C

GAZİANTEP SABAHATTİN ZAİM SOSYAL BİLİMLER LİSESİ

 


BEKLEYİŞ

"Önünü alamıyorum bu kör gidişlerin." Çırpınırken bekleyişin kanatlarında. Kalbime atılan her bir mızrağa kurban gidiyorum... Can çekişiyorum karanlık dehlizlerde. Sanki bir ışık var karanlığımda. Sezemiyorum, hissedemiyorum... Bekliyorum sadece, bekliyorum. Beni karanlığa koyanı, beni bu dehlizden kurtarması için. Korkuyorum karanlıktan, hem de çok korkuyorum. Bu karanlığın kalbime değmesinden korkuyorum.  Ruhuma takılan altın bilezikler var. Evet, evet bunlar birer bilezik. Altından kelepçe olmaz ki!

 

Sonuna varamıyorum bu kör gidişlerin, gidiş midir bu, yoksa aynı yerde bekleyiş mi? Bekliyorum belki de, neyin geleceğini bilmeden bekliyorum. Beni burada durduran ruhuma takılan altın bilezikler mi? Yoksa boğazıma düğümlenen bu acı yumru mu? Bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler...

 

 VEFA... Boğazıma düğümlenen acı bir yumru. Ne dışa çıkan ne de kalbime inen. Tam ortada... Ruhuma geçirilen altın birer kelepçe... Özgürlüğümdür bekleyişim. Sonunu alamadığım bu bekleyişler.

 

Alacakaranlığın ortasındayım şimdi.

 

Önünü alamıyorum bu karanlık gidişlerin.

 

Gidemiyorum da, kalamıyorum da...

 

Boğazıma düğümlenen bir yumru var.

 

Kalbimin atmasına izin vermeyen,

 

Göz göre göre beni ölüme iten.

 

Son sözleri kulaklarımda çınlıyor. İşte tam şurada oturuyordu. Gözleri gözlerime son kez değdiğinde. O son bakış beni yeniden yarattı. Onun sonsuzluğuyla bilinmezliğe sürüklenecekken beni var olmaya itti. Yok oluşumumun sebebiyetinde...

 

             Mazi, yayından fırlamış toy bir ok gibi peşimde dolaşıyor. Duramıyorum yerimde, durduğum an beni vuracak, biliyorum. Koşuyorum ben de sana doğru. Sonsuzluğuna beni de almaz mısın? Varlığımın son demlerinde senden gelecek bir nidayı arıyorum. Kayboluyorum kalabalıkta...

 

             Gözlerimi dikmiş bakıyorum sandalyeye. Son nidalarının kulağıma değerken oturduğun yerdi orası. Halbuki çekip gittiğin sandalyede yıllarca ruhun oturdu. Kaldıramadım bir türlü, kalkmasını istememiştim ki zaten... Yokluğunla konuştum varlığınmışçasına, yokluğuna sığındım. Yokluk bir insanı nasıl var edebilir ki? Yıllarca bunu düşündüm durdum. Bir cevap bulamama rağmen. Varlığıma cevaplar veren yokluğun, nasıl var olduğumu bilen yalnız varlığındı...Bir mektup bırakasım var şimdi sandalyene. Değişen onca şeyi anlatmak isteği var içimde. Ama ne gerek var şimdi değil mi? Kalbimi koysam mektuba anlarsın sen.

 

            Gelişini beklemiyorum artık. Gidiyorum... Yıllarca yokluğunla yaşattığın beni; kendi yokluğuna teslim ediyorum. Yıllarca oturduğun sandalyeye vefamı bırakarak gidiyorum... Bekleyiş vefa da gidiş vefasızlık mı?

 

                                                                                                                        MELİKE ERKEN

9/D

 

                                                                       GAZİANTEP SABAHATTİN ZAİM SOSYAL BİLİMLER LİSESİ


VEFA

Bir hayali resim çizmişim odama

Uzaklardan misafir gelir yardıma

Sessiz duvar masa suskun adıma

Kanasam kan revan kimin umurunda

 

Gözlerim pervane,döner boşluğa

Anılar gelir geçer gönlüm hoşluğa

Zaman çılgın akar bir sarhoşluğa

Eğlencem hayali kimin umurunda

 

Gel de vefasız bir kalpsizle yarış

Yönü belirsize olur mu varış?

Feleğim gülmemiş yüzüm bir karış

Bağrıma vurmuşum kimin umurunda

ŞEVVAL DÖNMEZ

11 G

ŞEHİT SERDAL ŞAKIR MTAL

 

 


 

 

Pancarlı Mahallesi 58007 Nolu Sokak No8 Şehitkamil / Gaziantep - 0342 2802700

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.